22 Haziran 2011 Çarşamba

DALGA*

Mesut sanmak için kendimi
Ne kağıt isterim,ne kalem;
Parmaklarımda cıgaram,
Dalar giderim mavisinden içeri
Karşımda duran resmin.

Giderim,deniz çeker;
Deniz çeker,dünya tutar.
İçkiye benzer bir şey mi var,
Bir şey mi var ki havada
Deli eder insanı,sarhoş eder?

Bilirim,yalan,hepsi yalan;
Taka olduğum,tekne olduğum yalan;
Suların kaburgalarımdaki serinliği,
İskotada uğuldayan rüzgar,
Haftalarca dinmeyen motor sesi,
Yalan.

Ama gene de,
Gene de güzel günler geçirebilirim;
Geçirebilirim bu mavilikte,
Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız,
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden,
Her sabah erikleri saran buğudan,
Buğudan,sisten,ışıktan,kokudan...

* Orhan Veli Kanık 
 20'deki bana,demişti ki 'O' : "Zaman geçmez,zaman birikir."

Bundan tam 13 yıl önceydi.İlk televizyon röportajlarımdan birini çok değerli yaşlı-genç bir ressam ile yapacaktım.Çekim ekibi ile birlikte evine gittik.Çekim hazırlıkları normalden uzun sürdü.Aksilikler güzeldir,müdahaleye gerek yoktur,akışa bırakmak gerekir,çözülür.
   Aksilikler silsilesi arka fonda devam ederken,üçümüz, ikinci köprüye üstten bakan muhteşem balkonlu bir evde yan yana oturduk sesizce.Sol köşede, köprüye yakın ben,sağ köşede ressam ve ortamızda evin köpeği dizildik.Ev; eşyasız,bir iki koltuk,bir sehpa,televizyon yok.Duvarlar,dolaplar,zengin koleksiyonerin köşeleri,mabedi, eğerler,tablolar vs...Köpek de tıpkı ev gibi ,rengi siyah ama o kadar tozlu ki  grimsi,gözleri ağırca ve aydınlık ötesi,sahibi gibi...
   An kadar mutluluğum...Çekim hiç başlamasın istiyorum.Meslek denen yolun başındayım,heves tam gaz,affetmez şekilde anları hafızama kaydediyorum,güzel anlara asla montaj yapmak yok.O zamanlar sinema okuyorum okulda.
   Daha yeni tanıştım sanıyorum,aslında biliyorum tanışıyoruz.Tanıyorum evi, köpeği,ressamı...Üçümüzüz işte duruyoruz.Çömez zihnim konuşuyor,köprüye doğru baka baka...Bu yüksek sessizlik anı yaklaşık 20 dakika sürüyor.Tam da yaşam şarkısının sözlerini çözme dönemindeyim.Bilmiyorum daha:Meğer çözülecek bir şey yokmuş,deneyimlemek varmış,ömür boyu sürermiş,insan her yeni deneyimle her defasında pişermiş...Ayin sessizliğinde, ağzımdan "Zaman" diye bir kelime duyuluyor .Yaşlı ressam havada yakalıyor, gülümsüyor; sigaradan ve alkolden yok olmuş olan boğucu & akustik sesiyle : "Zaman geçmez küçük hanım,zaman birikir." diyor. Kavrayamıyorum birden,boğuluyorum...İlk defa duyuyorum.Nasıl diye başlıyor içim : Yapacak çok şey var daha 20 yaşındayım ve yapmak istediğim şeyleri sıralayamıyorum ,önceliklendiremiyorum,telaş içindeyim,planlara zaman harcamaktan,zamanı akıtıyorum,biriktirmiyorum.Telaşımı sakinleştirmem için  bir cümleye ihtiyacım varmış ki başlayabileyim bir yerden.O cümle ki bütün taşları onun üzerine oturtacağım yol boyunca ...Evet  cümlemi buldum...
   Ne kadar uzun bir konuşmaya  bedel olmuştur bu cümle ! 10 küsur yıl geçti.Zaman zaman ...Yapı taşı sağlam olsun diye...Üstüne istediğini biriktirip,ne kadar deneyimlesen yıkılmasın,güçlensin diye...Yıkılsa da tekrar yenilensin diye...
   Yeni yıl kartı yazdığım yılın son günlerinde,hep bu cümle,gelip beynime pelesenk olur .
   Not : O dönem yaptığımız ilk  televizyon programının adı "Profil" idi.Ressamın hem evinde,hem atölyesinde bir tam gün çekim yapmıştık.Kendisi  zamanında  programın kaydını istemişti benden.Veremedim bir türlü,nasıl olsa zaman çoktu ! Bundan 5 yıl önce bir sergide yanına gittim,kendimi hatırlattım,sarıldı kocaman.Kendisine ukala diyenlere inat.Yine kaydı istedi ama ben yine kaydı buluşturma zahmetine girmedim ve veremedim.Yüzleşmek istiyorum,bu sene o kaydı arşivden buldurup, göndereceğim kendisine..Kendisi hala yaşlı,hala genç ve hala biriktiriyor.Tozlu köpeği artık yaşamıyor ...
   Sevgiler olsun O'na.Aslında bu yazıyı da okusun istiyorum.Ama elim gitmiyor bir türlü.Bir gün gönderirim belki.Nasıl olsa daha zaman çok değil mi??

20 Haziran 2011 Pazartesi

Köpek&Sahip ve Aşk

Köpek,sadece sahibine aşıktır.Neden aşık olduğunu bilmez.Aşık olduğu için aşıktır. Sahibi yanında olduğu sürece hep mutludur.Tek gayesi,sahibine olan sonsuz ve nedensiz sevgisini göstermektir.
Ritüel,her gün :
Köpek,sahibine yandan yandan yanaşır.Göz temasına bayılır;hep ilk defa görmüş gibi,sevdiği her şeye şaşkınlıkla bakar.Saftır.Sahibinin gözünün içine bakarak bekler.Sahip temasa karşılık verdiği vakit köpek,kokladığı yerleri, tek tek yalamaya başlar: Boyun,surat,yanak, göz, burun,ağız en sevdikleridir.Yaladıkça daha çok yalayası gelir.Sahip itiraz etmezse eğer,iki eliyle omuza dayanır ve sonunda tepesine çıkar.Ritüel,bu şekilde sonlanır.
Sadece sahibi için yaşar!
©  Sahibin aidiyet duygusunu pekiştirir.
©  Gerçek bir sevgi yaşatır:Ego devre dışıdır.Hesap yoktur.
©  Sır küpüdür.
©  Sizinle asla dedikodu yapmaz.
©  Önyargılı değildir.Elbette sevmediği şeyler vardır.Önce koklar,bilgi sahibi olur.
©  Sahibinin de koklama duyusu gelişir:Yeni gittiği mekanı,farklı bir havayı, yeni tanıştığı kişileri koklamaya başlar.Sezgilerine güç katar.Kokuya göre kararlarını verir.Öğrenir ki:O an ne kokuyorsa odur.
©  İyileştirir.Misal: Sevdiklerinin ölmesinden korkan sahiplerini,bu korkuyla yüzleşmeleri için gerekirse canını feda eder.Ölür...

               Bu karalama; köpek gibi seven tüm canlılara .
Basitinden Güzelleme

Basit olan güzeldir,
Yalın olan güzeldir,
Çıplak olan güzeldir,
Spontane olan güzeldir,
Kolay olan güzeldir,
Olduğu gibi olan her şey güzeldir.
Güzel,mozaik gibidir ; her şeyden biraz içindedir.

"Güzeli herkes sever." derler.
"Zorla güzellik olmaz." derler.
Doğru atasözleri,
Kendine göre doğru olan da en güzeli değil midir?

19 Haziran 2011 Pazar

Ego bir gün uyuyakalmışken-1

Bir sabah saat çalmış,vücut uyanmış.Hemen arkasından ruh da kalkmış yataktan.Ego,o sabah saatin sesini duymamış ve bir günlüğüne yatakta kalmış.İşte böyle başlamış hikaye:Vücut ile ruh,egosuz felekten bir gün çalmış.Ruh,vücudu esir almış.Vücut işe gitmek üzere hazırlanırken, “başına buyruk” ruh dikilmiş karşısına.Sesi ego gibi bağırtkan değil,usul usul fısıldamış kulağa : “Hava ne güzel,gel gidelim mi sahile,bir çay içelim mesela ?” Vücut hemen ilk tepkisini vermiş :“Korku !” Evet, egodan yoksun ruhtan gözü korkmuş.Ego olsaydı şu an yanında birlik olurlar,ruha bir haddini bildirir onun bu anlamsız isteğini bir güzel  küçümserlerdi: “Çalışmaktan kaçıyorsun,tembel tenekesin,ayakların bir yere bassın!” Ama bunların hepsi bir kenara, çünkü ego yatakta! Vücudun korkusu bir an sürmüş.Adı üstünde vücut bu,ruha tabii.Ağzı sulanmış çay deyince.Ruh,canevinden vurmuş.Vücut,ruha demiş ki : “Kabul ediyorum ama gel anlaşalım.Benim bacaklar işe doğru gitmekten yana,ağzımsa sana uyup çay içmekten.Önce gidelim içelim,sonra da bacaklarımı takip edelim,işime gidelim.”Ruh düşünmüş, “Peki.” demiş. Hatta hoşuna gitmiş,dengeye ihtiyacı varmış,vücuda teşekkür etmiş.Gitmişler deniz kenarına, bulutlara baka baka sohbet etmişler.Vücut çocukluğunu hatırlamış bir an. Gülümsemiş.İki içimlik çay kadar,önünden geçmiş çocukluk halleri..Bacaklar ikinci çaydan sonra ayaklanmış..
Devam ediyor ...
Olsaydı da sarılsaydık günü ..

Babalar günü..Kutlamadan muaf olduğum gün.."Bu sefer en güzel hediyeyi alacağım." telaşından "Ah bir olsaydı da sarılsaydık!" hayaline geçiş yaptığım gün.."Nasıl bir hediye? " cümlesi  oldu artık böyle: "Nasıl sarılırdım? Sağından mı solundan mı ? Uzun uzun mu ? İki sarıl bir dur mu?"


Hediye tavsiyesi : Babanızla aynı hayatta iseniz ve şu an her nerdeyseniz gidin sadece SARILIN!  Beğenilmeme ihtimali olmayan tek hediye bu..Unutulmama ihtimali olmayan tek hediye de bu..


Babalar günü kutlu olsun !

17 Haziran 2011 Cuma

Sağ Beyin

Yazıyorum siliyorum,yazıyorum siliyorum.İlk yazı altı cümle olsun.Sol elimin yazdığını, yine onu yöneten sağ beynim siliyor.Sağ beynim,varlığımın hükümdarı.Sol beynim, pek az çalışır.Genelde tatil yapıyor.